Gelişmekte olan piyasalarda yavaşlama başladı

steponline 12 Eylül 2013 0

Anadolu Ajansı’nın (AA) basın sponsoru olduğu Uluslararası Finans Sistemler Forumu’nda “Küresel Finansal Mimari ve Kriz Sonrası Dönem” başlıklı panelde konuşan Dünya Bankası Türkiye Direktörü Martin Raiser, son 10 yıl içerisinde küresel sermaye akışında önemli değişimlerin görüldüğünü belirtti. Raiser, küresel sermaye akışlarında bir kayma olduğuna dikkati çekerek, “Gelişmekte olan piyasalarda yavaşlama başladı. Bu önümüzdeki 20 yıl devam edecek mi etmeyecek mi? Küresel finansmana yeni gelişen piyasaların katılımı nasıl olacak? İslami finansman açısından bu önemli. Gelişmekte olan ülkelerin para politikaları arasında daha fazla koordinasyon olmalı. Çünkü brüt sermaye akışlarının yüzde 60’ını 2030 yılında eğer gelişmekte olan piyasalar gerçekleştirecekse Brezilya, Malezya, Türkiye veya Çin merkez bankalarının uygulamaları çok önem kazanacak” dedi. Küresel ekonomik krizin sebeplerini sıralayan Raiser, “Para politikaları özellikle bir süre ABD’den çok fazla para yaratmıştı. Makro ekonomik dengesizlikler bu artışı desteklediler. Likidite artışını desteklediler. Düzenleyici makamların zaafları da aşırı risk alınmamasını sağlayamadı. Kötü yönetim ve öngörünün olmaması bu sonucu verdi. İnsanlar ne olup bittiğini anlamadı” dedi. “İslami finansman risklerin azaltılmasında rol oynayabilir” İslami finansman modellerinin finansal sistem içerisindeki artan önemine dikkati çeken Raiser, “İslami finansman acaba finansal risklerin azaltılmasında gelecekte bir rol oynayabilir mi?  Tartışma konusu bu. Cevap evet. İslami finansman kaynak tedariki konusunu risk paylaşmakla bağdaştırıyor. Somut projelerin, reel sektörde gerçekleştirilmesi ile belirleniyor ve aşırı kaldıraç sistemi ortaya çıkabiliyor. Risk paylaşma mekanizmaları devreye girebiliyor. Bu şekilde sermaye  tamponlarını uygulayabiliyor ve krize karşı direnç gösterebiliyoruz” şeklinde konuştu. Raiser, şunları kaydetti: “Gelişmiş piyasalarda yaşlanma, ekonomik verimliliğin gelişmekte olan piyasalarda artması ve belli standart yatırım davranışlarının ortaya çıkmasıyla, gelişen piyasaların küresel tasarruflar, yatırımlar ve sermaye akışlarındaki payı 2030 yılında yüzde 60’a çıkacak. Bu tabi küresel kaynakların dağılımında fevkalade bir kayma olacaktır.  Göstergeler yeni gelişmekte olan piyasalarda artık sadece yerel kaynakları mobilize eden sistemler istemiyorlar. Yeni gelişmekte olan ülkelerin finansal sistemleri kaynakları mobilize etmek ve diğer piyasalardan bunları birlikte kullanmaya doğru kayıyor.  Yeni gelişmekte olan piyasalarda düzenleyici sistemlere çok daha fazla ihtiyaç var. Sermaye paylaşımı yeni gelişmekte olan piyasalarda artacaktır. Bu ülkelerdeki bankaların rolünü de artıracaktır. Tabi ki yeni gelişmekte olan ekonomiler rekabeti tam olarak ellerine geçiremeyecekler. Özellikle sermaye piyasalarında aracılık konusunda bu hemen değişmeyecektir.” İslami finansmanın giderek büyük önem kazandığını belirten Raiser, İslami finansmanda standartlaşma ihtiyacının da duyulacağını sözlerine ekledi. Harvard Üniversitesi İslami Finans Projesi Direktörü Dr. Ali  Panelde konuşan Harvard Üniversitesi İslami Finans Projesi Direktörü Dr. Nazım Ali, 2007 yılında başlayan küresel ekonomik krizin hemen hemen bütün ülke ekonomilerini etkilediğini hatırlattı. Ali, krizle ilgili bir analiz yapıldığında ileri sürülen önerilerin kısa vadeli önlemler üzerinde yoğunlaştığını belirterek, yapısal bir takım sorunlar ve insan başarısızlığında sorunun, kökenine inilerek çözülebileceğini anlattı. Küresel ekonomik krizin dünya üzerinde büyük bir baskı oluşturduğunun altını çizen Ali, “İnsanlar finansal krizle sadece gelir kaynaklarını kaybetmekle kalmadı, yaşam kalitelerini ve akıl sağlıklarını da kaybetti” diye konuştu. Finansal sorunların temelinde yatan göstergelerden birinin para kazanma noktasındaki zaaflar olduğunu ileri süren Ali, konuşmasına şöyle devam etti: “Herkes krizin sebebini kendine göre açıklıyor. Sorunun kökenine inersek, Allah’a inanmak insan davranışında iyileşme sağlıyor. Bu inanç sayesinde insanlar başkaları için fedakarlık yapmaya yöneliyor. İnsan zaafları da bu şekilde kontrol altına alınmış oluyor. Finansal sistemlerin kapsayıcı ve sürdürülebilir olmamasının nedeni bu düşüncenin ve gerçek bir iradenin olmayışıdır. Toplum olarak daha şefkatli ve anlayışlı olmamız gerekiyor” Eğitim ve teknoloji alanındaki gelişmeler sayesinde insanların çevreyle dost mekanizmalar sağlayabileceğini kaydeden Ali, “Farklı dinlere mensup olabiliriz ama ortak değerleri kapsayabiliriz” ifadesini kullandı. Ali, finansal mimari oluşturulurken ticari olmayan bir takım girişimlere yer açılması gerektiğine işaret ederek, zekat vermek, yardım kuruluşları için çalışmak, yoksullara yardım etmek ve insanlara yardım amaçlı borç vermek gibi sistemlerin geliştirilmesi gerektiği görüşünü paylaştı.  Finans bugün kendi kendinin efendisi haline geldi  İstanbul Ticaret Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Yülek ise, finansın kendi içinde bağımsız bir insan faaliyeti olmadığını ve finansın amacının, ekonomiye ve insanlığa hizmet etmek olduğunu belirterek, “Finans bugün kendi kendinin efendisi haline geldi” dedi. Yülek, finans sisteminin öncelikle istikrarı sağlaması gerektiğine değinerek, sistemin, insanın ihtiyaçlarına yanıt vermesi ve adaletli olması gerektiğini ifade etti.

Kaynak : aa.com.tr

Leave A Response »