İngiltere Eski Devlet Bakanı ve Milletvekili Shahid Rafique Malik, Anadolu Ajansı’nın (AA) resmi iletişim sponsoru olduğu ve “Kalıcı Büyümenin Finansmanı” temasının işlendiği İstanbul Finans Zirvesi’nde, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) milletvekili Prof. Dr. Hurşit Güneş moderatörlüğünde yaptığı konuşmada, Türkiye’nin İslamiyet ile Hristiyanlık, Batı ile Doğu ve Asya ile Avrupa arasında bir köprü olduğunu söyledi. Malik, “Avrupa, Türkiye’nin üyeliğiyle zenginleşecektir. Hem ekonomik açıdan, hem de girişimsel ruh açısından, Avrupa daha da zengin bir bölge haline gelicektir. Gitgide yaşlanan bir Avrupa nüfusuna gençliği aşılayacak” ifadelerini kullandı. Finansın izole bir konu olmadığını, yoksulluk ve kalkınmayla, siyaset ve demokrasiyle ilişkili bir konu olduğunu aktaran Malik, Türkiye için İslami finans sisteminin mükemmel bir fırsat olduğunu belirterek, “Türkiye, köprü rolünü üstlendiği için, modern ve demokratik bir ülke olduğu için ve Müslümanların yaşadığı bir ülke olduğu için, İslami finans sistemine uygun finansal hizmetler açısından çok önemli” dedi. İngiltere’nin İslami finansmanda lider ülkelerden birisi olduğunu aktaran Malik, bu konuda 90 milyar dolar kayıt altına alınmış varlık olduğunu dile getirdi. Malik, İngiltere’deki İslami finans hizmetlerini 30 yıldır sunduklarını vurgulayarak, ” İngiltere’de 20 banka var, 6 tanesi bu sisteme uygun hizmet veriyor. Batıda bu açıdan 1 numarayız. 25 hukuk firması bu alanda hizmet veriyor. İnşaat alanında da İslami finans projeleri var ve İngiltere bunu yapmayı baskı olarak hissetmedi aksine fırsat olarak gördü” ifadelerini kullandı. İslami finansmanın kalifikasyonunun 4 kuruluş tarafından sağlandığı bilgisini veren Malik, “Türkiye için fırsat olduğunu düşünüyoruz. Birleşik Krallık bir baskı hissetmedi. Bu fırsatın değerlendirilmesini istiyordu” şeklinde konuştu. Malik, İngiltere’nin İslami finansmanı uygulamaya sokmada baskı hissetmediğini ve bunu büyük bir fırsat olarak gördüklerini söyledi. İşçi Partisi’nin reformlar yaptığını, vergi ve düzenleyici sistemleri değiştirdiğini, büyümeyi ve tüketici seçimlerini güçlendirmek istediğini anlatan Malik, “Peki neden İslami finansman Birleşik Krallık ve Londra’da yapıldı? Birleşik Krallık’ın İslami Bankacılık sisteminde küresel oyuncu olma isteğini anlamak için ülkenin hükümetini, politikasını ve ekonomik yapısını anlamak gerekiyor. Tabiki Birleşik Krallık’ın ve özellikle Londra’nın küresel ekonomideki rolünü anlamak gerekiyor” ifadelerini kullandı. İngiltere’de İslami finansman araçlarının kullanılması konusunda devlet politikasının son derece önemli olduğuna işaret eden Malik, Müslümanlara bu alanda hizmet alma imkanları sunulduğunu ve inançlarına ve düşünce tarzlarına uygun bir şekilde bunu gerçekleştirebildiklerini dile getirdi. Şu aşamada İslami finansman Türkiye’de var, tali olarak yürüyor CHP Milletvekili Prof. Dr. Hurşit Güneş de İslami finansmanın İngiltere’deki kalkınmayı finsanse etmek için değil, Körfez sermayenin başka bir yere akmasını engellemek ve Londra’da bu büyük sermayeyi toplayabilmek için yapıldığını söyledi. Türkiye’de İslami finansın gelişimine de değinen Güneş, şunları kaydetti: “Şu aşamada İslami finansman Türkiye’de var, tali olarak yürüyor, temel bir model olarak yürümüyor ve avantajları var. Türkiye’deki İslami finansman modeli veya murabaha İngiltere’dekinden farklı olarak yurt içinde değerlendiriliyor ve önemli katkılar da sağlayabiliyor. Burada temel mesele şu; Türkiye’de sanayileşme ve şirketlerin gelişmesi sağlandıkça Körfez’de murabaha arayanlar için Türkiye’nin cazip hale gelmesi mümkün olabilir. Yani Türkiye’de murabahayı geliştirmek için uğraşmak yerine Körfez’de murabaha arayan olağanüstü büyük rakamları çekmek istiyorsak ve Türkiye’nin sanayileşmesini şirketlerin gelişmesine yardımcı olmak istiyorsak bu şirket ve bu sanayinin de gelişmesinin sağlamak, onlar için cazip hale getirmek gerekir.” Konuşmaların sonundan Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, Malik ve Prof. Dr. Güneş’e teşekkür plaketi takdim etti. Polonya Merkez Bankası Yönetim Kurulu Üyesi Kurowska Anadolu Ajansı’nın resmi iletişim sponsoru olduğu ve “Kalıcı Büyümenin Finansmanı” temasının işlendiği 4. İstanbul Finans Zirvesi’nin 4. oturumunda “Merkez Bankası Başkanları” paneli düzenlendi. Anadolu Ajansı’nın resmi iletişim sponsoru olduğu ve “Kalıcı Büyümenin Finansmanı” temasının işlendiği 4. İstanbul Finans Zirvesi’nin 4. oturumunda “Merkez Bankası Başkanları” paneli düzenlendi. TCMB Başkanı Erdem Başçı’nın moderatörlüğünü yaptığı “Finansal İstikrar, Büyüme ve Para Politikaları” konulu panelde konuşan Polonya Merkez Bankası Yönetim Kurulu Üyesi Katarzyna Zajdel-Kurowska parasal politikaların önündeki zorluklara değindi. Kurowska, gevşek parasal politikaların gelişen ülkelere olan sermaye akışı artışına katkı sağladığını kaydederek, Polonya’nın bu ülkelerden biri olduğunu söyledi. Fed’in açıklamalarının ardından, piyasada spekülasyonların başladığını anımsatan Kurowska, bunun para birimleri üzerinde büyük bir etkisi olduğuna dikkati çekti. Kurowska, Polonya piyasasının bu açıklamalara direnç gösterdiğini vurgulayarak, “Bir ülkede dış dengesizlikler ne kadar yüksekse, ülke sermayenin dışarıya akmasına o kadar maruz kalır” dedi. Bank Negara Başkanı Aziz Bank Negara Başkanı Dr. Zeti Akhtar Aziz de küresel likitidenin geri çekilmesinden sonra, gelişen ülkelerin durumunun ne olacağının merak konusu olduğunu söyledi. Gelişmekte olan ülkelerin iyi pozisyonlanmasının ve büyümeye devam etmesinin beklendiğini belirten Aziz, Asya’nın büyümeye devam edeceğini ifade etti. Aziz, Asya’da çoğu ülkenin ihracata dayalı ekonomiye sahip olduğunu kaydederek, bunda özel sektörün rolünün çok önemli olduğunu aktardı. Asya ülkelerinin finansal sistemlerinin kuvetli olduğunu ve 2007’den bu yana istikrarlarını koruyabildiklerine dikkati çeken Aziz, Asya ülkeleri olarak finansal krizin merkezinde olmadıklarını vurguladı. Aziz, Asya’da büyüme artışını destekleyecek unsurların makro ekonomik temeller olduğunu dile getirerek, Asya ülkelerinde enflasyon ve işsizlik oranlarının düşük, tasarruf oranlarının ise yüksek olduğunu vurguladı. Asya’nın daha tutarlı bir bölge haline geldiğini anlatan Aziz, “Çin, Japonya, Kore ve Hindistan, Asya’nın 4 büyük ekonomisi. Ancak tüm bu pozitif unsurlara karşın şiddetli dış şokların bizi etkilemeyeceğini söyleyemeyiz. Asya’da ekonomik esnekliğin krizden bize nasıl çıkış yolu gösterdiğini gördük. Mevcut ortamda olumsuz etkilenebiliriz ama pozisyonumuz kuvvetli. Krizi iyi bir şekilde yönetip içinden çıkabilecek durumdayız” değerlendirmelerini yaptı. Çek Cumhuriyeti Merkez Bankası Yönetim Kurulu Üyesi Janacek Çek Cumhuriyeti Merkez Bankası Yönetim Kurulu Üyesi Kamil Janacek ise Çek Cumhuriyeti’nin finansal yapısı ve performansı üzerine bir sunum yaptı. Merkez bankalarının para politikalarıyla ilgili çalışmalarında genellikle ABD ekonomisinden etkilenen uygulamalar görüldüğünü ifade eden Janacek, gelişmekte olan ülkelerdeki merkez bankalarında ise biraz daha cesur fiyatlandırma politikaları olabildiğini dile getirdi. Para politikalarının esnekliğinin önemli olduğunu ve bu alanda başarılı olabilmek için akılcı politikaların uygulanması gerektiğini vurgulayan Janacek, parasal politikaların karşı karşıya kaldığı sert koşullara kendini adapte edebilmesi ve doğru reaksiyonla doğru değişiklikleri yapabilmesi gerektiğini söyledi. Borsa İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı Turhan Borsa İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İbrahim Turhan, 4. İstanbul Finans Zirvesi’nde AA muhabirinin sorularını yanıtladı. Borsa İstanbul ile NASDAQ OMX’in stratejik ortaklığına değinen Turhan, Borsa İstanbul’un 1998’den bu yana teknolojisine yatırım yapmadığını, İstanbul’un uluslararası finans merkezi haline getirilmesi isteniyorsa, İstanbul’daki finansal işlemlerin uluslararası standartta, güvenlikte, hız ve etkinlikte gerçekleştirilmesi gerektiğini anlattı. Bu anlaşmanın olumlu şekilde sonuçlandırılması halinde 2014 yılı başında başlayacak çalışmaların, iki yıl içinde Borsa İstanbul’un uyguladığı teknolojinin yenilenmesiyle sınırlı kalmayıp, şirketin teknik ekiplerinin her türlü teknik destek ve çalışmayı yapmasına yeterli hale gelmesini de sağlayacağını ifade eden Turhan, “NASDAQ gibi küresel bir ismin Borsa İstanbul’da yer alması, şirketin isminin yanına kendi adını yazdırması ülkemiz, piyasalarımız ve şirketimiz açısından sağlayacağı kazanımları dikkate almamız gerekiyor. Bu attığımız adım ön adımdır, bunun sonuçlanması düzenleyici ve denetleyici otoritelerin onayına bağlıdır. Yapılan çalışmaların neticesinde herkesin en doğru kararın alacağını düşünüyorum” değerlendirmesinde bulundu. İbrahim Turhan, anlaşmadaki hissenin belli olup olmadığına ilişkin soruya ise NASDAQ OMX’in halka açık şirket olduğunu, ortaklıktaki pay sahipliği ve fiyatlamasıyla ilgili bir açıklama yapmanın söz konusu olmadığını söyledi. Turhan, bu konuda çıkan haberlerin düşündükleri ve yürüttükleri müzakere çerçevesinden kopuk olacağını belirterek, “Türkiye ile ilgili olumsuz haberlerin daha sıklıkla duyulduğu bir ortamda NASDAQ gibi bir kuruluşun Borsa İstanbul ile doğrudan sermaye yatırımını da gündemde tutan bir ortaklığı yapmak istemesi birçok uluslararası basında yer buldu. Biz bundan ülkemiz adına büyük bir onur duyuyoruz” diye konuştu. Oluşacak yeni dengede, Türkiye yine rekabetçi bir üstünlük elde edecektir Turhan küresel ekonominin şu an büyük ölçüde birlikte hareket eden unsurlardan müteşekkil olduğunu dile getirerek, bunun sonucu olarak küresel ekonominin bir yerinde meydana gelen problemin, diğer bölgeleri de etkilediğini söyledi. Geçmişte gelişmiş ekonomilerle gelişen ekonomilerin çok net çizgilerle birbirinden ayrıldığını, bugün ise böyle bir durumun artık kalmadığını belirten Turhan konuşmasına şöyle devam etti: “Dolayısıyla piyasa hissiyatını etkileyen bu ölçekteki gelişmelerde zaman zaman fiyatlarda dalgalanmalar, likiditede azalmalar çoğalmalar yaşanabilir. Önemli olan bizim serbest piyasa ekonomisine, özel sektör öncülüğünde büyüme modeline bağlı, dışa açık ekonomiyi, yatırımcılar arasında aynı kuralların hakim olduğu, kurala göre oyunun oynandığı, oyunun ortasında kuralın değişmediği bir yapıyı sürdürmemiz. Türkiye ekonomisinin temel dinamitleri o kadar güçlü ki, biz bunun yaptığımız sürece, eninde sonunda, bu dalgalanmanın arkasından oluşacak yeni dengede, Türkiye yine rekabetçi bir üstünlük elde edecektir.” Hazine Müsteşarı Çanakcı Hazine Müsteşarı Halil İbrahim Çanakcı, alt yapı ve kalkınmanın finansmanı konusunda gelişmiş ülkelerin yıpranmış alt yapılarını yenilemek, gelişmekte olan ülkelerin de alt yapı ihtiyaçlarının karşılamak için ciddi bir finansman ihtiyacıyla karşı karşıya olduklarını söyledi. Hazine Müsteşarı Çanakcı’nın moderatörlüğünü yaptığı “Altyapı ve Kalkınma Finansmanı” konulu panelde, ağırlıklı olarak küresel kriz sonrası dönemde alt yapı ve kalkınmanın finansmanı alanında ortaya çıkan temel değişiklikler, gelişmeler ve gelecek dönemdeki temel eğilimler konularına odaklanıldı. Çanakcı, gelişmiş ülkelerin yıpranmış alt yapılarını yenilemek, gelişmekte olan ülkelerin de alt yapı ihtiyaçlarının karşılamak için ciddi bir finansman ihtiyacıyla karşı karşıya olduklarını ifade etti. Türkiye’de de son yıllarda alternatif finansman yöntemlerinin yaygınlaşması noktasında önemli adımlar atıldığını ifade eden Çanakcı, “Bu çalışmalar özellikle kamu özel işbirliği modellerinin yaygınlaştırılmasına odaklandı. Türkiye geleneksel olarak enerji ve ulaştırma sektörlerinde bu modelleri başarıyla kullanan bir ülke. Biz son dönemde yaptığımız düzenlemelerle bu modelleri eğitim ve sağlık sektörlerine ve diğer sektörlere de yaygınlaştırma yönünde adımlar attık” diye konuştu. IBD Türkiye’de 12. ofisini açıyor İslam Kalkınma Bankası (IDB) Başkan Yardımcısı Abdulaziz Bin Mohamed Bin Zahir Al Hinai de, IDB’nin alt yapının finansmanı konularına önem verdiğini ve bu konuda fakir ülkelere destek verdiklerini söyledi. İslami finansmanla ilgili ürünlerin piyasanın ve araştırmanın rolünü arka planda tuttuğunu dile getiren Hinai, “Araştırmalar sermaye piyasaların gelişimine odaklanmalı ve çözüm arayışı içinde olmalı. Çünkü likidite gibi bir çok finansal sorunlar var” şeklinde konuştu. IDB’nin yarın Türkiye’de 12. ofisini açacağını bildiren Hinai, Dünya Bankası’yla rekabet edemeyeceklerini ve Dünya Bankası’nın çalışmalarını tamamlamaya çalışacaklarını kaydetti. “Alt yapıda yüzde 10’luk artış yaşandığı takdirde dünya çapında uzun vadede GSYH’de yüzde 1’lik bir artış yaşanacak” Dünya Bankası Grubu Başkan Yardımcısı Janavitra Devan de, gelişen dünyada altyapı yatırımlarının önemli hale geldiğini söyledi. Ekonomik kalkınma için altyapının önemli olduğunu belirten Devan, alt yapı yatırımlarında yüzde 10’luk artış yaşandığı takdirde dünya çapında uzun vadede Gayrisafi Yurtiçi Hasıla’da (GSYH) yüzde 1’lik bir artış yaşanacağını ifade etti. Sahara Afrika’da altyapının geliştirilmesinin bu bölgede büyümeye katkıda bulunduğunu dile getiren Devan, dünyada altyapıya yetersiz yatırım yapıldığına dikkati çekti. Kamu sektörünün de dünya genelinde sermaye konusunda sıkıntı yaşadığını belirten Devan, bu durumunda hükümetlerin aktif olmasını engellediğini söyledi. Özel sektörün alt yapı yatırımlarına odaklanmasının önemli olduğunu bildiren Devan, bankacılık sisteminin altyapı konusunda gönülsüz olduğunu bankaların altyapıya desteğinin fazla olmadığını dile getirdi. Devan, yeterli altyapı finansmanı için kamu- özel sektör ortaklıkları, finansın özel kaynaklarına ulaşmanın, güçlü bir yatırım ortamı ve bu yatırım ortamını uzun vadeli yatırım ortamlarını çekmesinin önemli olduğunu bildirdi. “2008 öncesinde gelişmekte olan ekonomilerin köşelere sıkışmış arabalara benziyordu” Nomura İnternational Türkiye Yatırım Bankacılığı Başkanı Kaan Başaran ise, 2008 öncesinde gelişmekte olan ekonomilerin köşelere sıkışmış arabalara benzediğini, batı ülkelerinin ise hızlı ekonomilere sahip olduğunu belirtti. Bu durumun 2008’e kadar geçerli olduğunu ifade eden Başaran, artık Türkiye Endonezya, Nijerya gibi yeni ekonomilerin ön plana çıkmaya başladığını bildirdi. Başaran, likiditenin öneminden bahsederek, sınırı aşan sermaye akışının 11,8 trilyon dolar olduğunu, ancak 2007’den bu yana bu rakamın yüzde 60’ın altına indiğini belirterek, küresel sermaye akışının gelişmekte olan ülkelerde yüzde 5 iken yüzde 32’ye çıktığını vurguladı.
Kaynak : aa.com.tr